Zühd anlayışı ve Şükür (tarikatın esasları)
Dünya nimetlerinden sıkı sıkıya kaçınan bir zühd anlayışı yerine Şâzeliyye'de dünya nimetlerini bağışlayana şükür ifade eden bir tutum sergilenmektedir.
İbn Atâullah el-İskenderî, şeyhi Mürsî'nin şükreden bir zengini, sabreden bir fakire tercih ettiğini, bunun İbn Atâ ve Hakîm et-Tirmizî'nin yolu olduğunu, Mürsî'nin şükrün cennetliklerin sıfatı olduğunu, sabrın ise böyle olmadığını söylediğini aktarır (Letâifü'l-minen, Beyrut 2005, s. 147).
İbn Atâullah el-İskenderî de şükürle birlikte olması durumunda güzel giymenin ve yiyip içmenin sûfiye bir zararı dokunmayacağı görüşündedir.
Şâzelî yolunun ruhbanlık ile arpa ve kepek yeme olmadığını, hidayette yakîne ulaşma ve sabır yolu olduğunu söylemiş, Ebü'l-Abbas el-Mürsî seyrü süluk usulünün, müridi dünyadan kopararak ve dünyevî herhangi bir şeyle meşguliyetine izin vermeyerek tarikata yönelmesini sağlamak yerine, onun dünyevi meşguliyete devam ederek tarikatta yol almasını, ilâhî ihsanların nurlarıyla karşılaşınca kalbinin kendiliğinden dünyadan kopmasını temin etmek olduğuna işaret eder (Letâifü'l-minen, Beyrut 2005, s. 145).
Şâzelîyye şeyhleri, mensuplarına gündelik işlerinden geri kalmamalarını tavsiye etmişler, Şâzelî de ziraat yaparak geçimini sağlamıştır.
Kaynak:
Ahmet Murat Özel, "Şâzeliyye", TDVİA, Cilt: 38, s. 387-388