İbn Acîbe, Faslı âlim, müfessir, Şâzelî-Derkâvî şeyhidir.
1161 'de (1748) Tanca ile Tıtvân arasında bulunan Hamîs köyünde doğdu. Ailesi bu bölgenin şeriflerindendir. el-Fehrese adlı otobiyografik eserinde Hz. Hasan soyundan geldiğini söylemektedir ve şeceresini kaydetmiştir.
İbn Acîbe’nin yaşadığı dönemde Fas’ta, Filâlî Şerifleri Devleti hüküm sürmekteydi. Mevlây Muhammed (1757-1790), Mevlây Muhammed’in oğulları Mevlây Yezid (1790-1792) ve Mevlây Süleyman'ın (1792-1822) hükümdarlıklarına tanık oldu. Mevlây Süleyman, kabilelere karşı şehir halkını, sûfîlere karşı ulemâyı destekledi. Vehhâbîliği benimsememesine rağmen Vehhâbîler’in etkisinde kalarak 1227/1812’den itibaren veliler için yapılan merasimlere ve türbe ziyaretlerine karşı tavır aldı. Öyle anlaşılıyor ki İbn Acîbe’nin, tasavvufî düşünce ve faaliyetlerinden dolayı hapsedilmesi, sürgüne gönderilmesi ve bir süreliğine tekkelerinin kapatılması, dönemin siyâsî otoritesinin bu tasavvuf karşıtı tavrının bir
neticesidir.
İbn Acîbe öğrenimine Hamîs'te başladı. Çocukken ibâdete düşkün olduğu gibi ilme de oldukça meraklıyıd. Kendisi bu durumu şöyle ifâde
eder:
“Allah’a şükürler olsun ki bana parlak bir zeka verilmişti ve ben de hiç bir
günümü boş geçirmiyordum. Perşembe günleri ve diğer tatil günlerinde bile yazmak ve okumakla geçerdi vakitlerim […] Çarşıya gideceğim zamanlar, ilimce ve yaşça benden büyük birini arar, onunla gitmeye çalışırdım ve çarşıya varana kadar onunla hep ilmî müzakerelerde bulunurdum. Çarşıdan ayrılınca da yine ilim sahibi birisiyle eve dönmeye çalışırdım […] Çocukluk ve gençlik yıllarım günahlardan korunmuş bir şekilde geçti elhamdülillah! Allah Teâlâ beni birçok büyük günahtan korudu.” (el-Fehrese, s. 27-28)
İbn Acîbe, Kasrülkebîr'de Muhammed es-Sûsî es-Simlâlî'den bir süre ders aldıktan sonra Tıtvân'a gitti. Buradaki âlimlerden fıkıh, kelâm, tefsir ve edebiyat dersleri aldı. Tıtvan'da yaklaşık 20 sene kaldı. Muhammed el-Cenevî Tıtvân'a gelince onun derslerine devam ederek fıkıh ve hadis bilgisini ilerletti. Tasavvufla da onun aracılığıyla tanıştı. Cenevî'nin vefatından sonra 1200 (1786) yılında Fas'a gitti. Fas'ta 8 sene kaldı. Muhammed et-Tâvüdî İbn Sûde'nin derslerini takip edip icazet aldı. Fas'taki diğer âlimlerden de faydalanan İbn Acîbe daha sonra Tıtvân'a dönerek dinî ilimleri okutmaya başladı.
1209'da (1794) Derkâvî-Şâzelî şeyhi Sîdî Muhammed el-Bûzîdî ile tanıştı. Daha önce Muhammed Cenevî'nin etkisiyle tasavvufa ilgi duyarak Kuzey Afrikalı Şâzelî şeyhi İbn Atâullah el-İskenderî'nin el-Hikemü'l-Atâiyye'sini okudu. Bûzîdî'ye intisap edip seyrü sülûkünü tamamladıktan sonra kurduğu zaviyede irşad faaliyetlerine başladı. Bir ara bid'atçılıkla suçlanarak müridleriyle birlikte hapsedilmesi mensuplarının daha da artmasına sebep oldu. Bölgede kurduğu zaviyelerin sayısını arttırarak bir yandan irşad faaliyetini yaygınlaştırırken bir yandan da tasavvufa dair eserler kaleme aldı.
7 Şevval 1224'te (15 Kasım 1809) Tıtvân yakınındaki Gamâre'de vebadan öldü. Mezarı Derkâviyye mensupları tarafından her yıl 14 Eylül'de ziyaret edilmekte ve anma törenleri yapılmaktadır.
Derkâviyye'nin pîri Mevlây el-Arabî ed-Derkâvî'ye (ö. 1239/1823) büyük bir saygı duyan İbn Acîbe eserlerinde genellikle onun fikirlerini nakletmiştir. Tarikata intisap etmeden önce dinî ilimler sahasındaki bilgisini derinleştirmesi yanında tasavvufî hayata girdikten sonra da dinin zahiri hükümlerine bağlı kalmaya önem vermiş, eserlerinde bâtın ilmi olan tasavvufun hakikatine zahir ilimleriyle ulaşılacağını vurgulamıştır. Ona göre ilmin meyvesi ameldir. Amelin neticesi hal, halinki zevk, zevkinki şürbdür; şürbü sekr, sekri de sahv takip eder. Sahvdan sonra kemal ve vuslata ulaşılır. Hadiste geçen İslâm, iman ve ihsan kavramları sırasıyla şeriat, tarikat ve hakikate tekabül etmektedir.
İbn Acîbe eserlerinde Kuşeyri, Gazzâlî ve Şehâbeddin es-Sühreverdî gibi mutasavvıfların kitaplarından alıntılar yapmakla beraber daha çok vahdet-i vücûd üzerinde durmuştur.
Eserleri
el-Fehrese adlı eserinde 38 kitabının adını zikreden İbn Acîbe'nin bu listede yer almayan başka eserleri de vardır. Basılan eserleri şunlardir:
1. el-Fehrese:
Müellif bu eserde ailesi, soyu, yetişme tarzı, öğrenimi ve irşad faaliyetleri hakkında bilgi vermiştir. Eser ayrıca müellifin yaşadığı dönemdeki ilmî ve tasavvuf! hayat hakkında da bilgi ihtiva etmektedir. Jean Lovis Michon'un Fransızca'ya çevirdiği eser Abdülhamîd Salih Hamdûn tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1410/1990).
2. Îkazü'l-himem fî şerhi'l-Hikem:
İbn Atâullah el-İskenderî'nin meşhur eserinin şerhidir (Kahire 1331, 1381/1961, 1392/1972). İbn Acîbe, şeyhi Bûzîdî'nin isteği üzerine kaleme aldığı bu eserde geniş ölçüde Ebü'l-Hasan eş-Şâzelî, Şeyh Zerrûk, Mevlây el-Arabî, Bûzîdî gibi Şâzelî mutasavvıfların görüşlerine yer vermiştir.
3. el-Fütûhâtü'l-İlâhiyye fî şerhi'l-Mebâhisi'l-asliyye:
Kuzey Afrikalı sûfî İbn Bennâ es-Sarakustî'ye ait tasavvufî bir manzumenin şerhi olup bir mukaddime ve beş bölümden meydana gelir. Hayli hacimli olan eserde tasavvufun hemen bütün meseleleri güzel bir üslûpla anlatılmıştır. Müellifin, şeyhi Bûzîdî'nin isteği üzerine kaleme aldığı eser Abdurrahman Hasan Mahmûd tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1983).
4. Mi'racü't-teşevvüf ilâ hakaiki't-tasavvuf.
Tasavvuf terimlerine dair olup 1937'de Şam'da basılmıştır. J. L. Michon eseri İbn Acîbe üzerine hazırladığı doktora tezinde Fransızca'ya çevirmiştir. Muhammed b. Ahmed el-Hâşimî de Ta'lîk alâ Mi'râci't-teşevvüf adlı bir çalışma yapmıştır (Dımaşk 1937).
5. el-Bahrü'1-medîd fî tefsîri'l-Kur'âni'l-mecîd:
Üç farklı neşri bulunmaktadır. Bunlar içerisinde en muteberi, Ahmed Abdullah el-Kureşî Raslân’ın tahkikiyle 1999’da Kahire’de gerçekleştirilen baskısıdır. Her biri yaklaşık 600 sayfa ve büyük boy 6 ciltten oluşmaktadır.
6. el-Fütûhâtü'1-kudsiyye fî şerhi'1-Mukaddimeti'l-Âcurrûmiyye.
İbn Âcurrûm'un gramer kitabının şerhidir (İstanbul 1315). Kuşeyrî'nin Nahvü'l-kulûb'una benzeyen eserde gramer kurallarının dil yönünden açıklanmasının yanında bunlara tasavvufî yorumlar da getirilmiştir.
Bûsîrî'nin "Bürde" ve "Hamziyye" kasidelerine, Zerrûk'un el-Vazîfe'sine, Ebü'l-Hasan eş-Şâzelî'nin el-Hizbü'l-kebîr'ine, İbnü'n-Nahvî'nin ei-Münferice'sine, Cezerî'nin Hısnü'l-hasîn'ine, Halil b. İshak el-Cündî'nin el-Muhtasar'ına, İbn Fâriz'in Hamriyye'sine şerhler yazan İbn Acîbe'nin diğer bazı eserleri şunlardır: Ezhârü'l-bustân fî tabakâti'l-a'yân, Dîvân, Kitâb fi'l-kazâ ve'l-kader, Şerhu ebyâtı İbni'l-'Arabî, Kitâb fî zemmi'l-ğıybe ve'l-medhi'l-uzle ve's-samt, Tebsıratü'd-Derkaviyye, Kitâbü'l-Mevedde.
Türkçe'de İbn Acîbe
- İbn Acibe, Bahrü'l-Medid, 6 cildi yayınlandı, (Çev.Dilaver Selvi) Semerkan Yayınları
- Mahmut Ay, Kur'an'ın Tasavvufi Yorumu: İbn Acibe'nin el-Bahru'l-Medid Adlı Tefsiri, İnsan Yayınları
- İbn Acibe, Kısa Surelerin Tefsiri, (Haz. Dilaver Selvi), Semerkand Yayınları
- Süleyman Derin, Kur'an-ı Kerim'de Seyr u Süluk: Ahmed İbni Acibe'nin Tefsirinde, Erkam Yayınları
Kaynak:
Mustafa Kara, "İbn Acîbe", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt: 19, s. 294-295
Mustafa Kara, Dervişin Hayatı Sufinin Kelamı, s. 455-457