UNKAPANI ŞÂZELÎ TEKKESİ
Kaynaklarda; tekkeyi inşa eden kişiye atfen "Balmumcu Ahmed Ağa Tekkesi", "Balmumcu Tekkesi", “Balmumcu Hankahı”, ilk şeyhinin adına atfen "Şeyh Seyyid Ahmed Tekkesi", "Şem'î Şeyh Ahmed Efendi Tekkesi" veya "Kapan-ı dakik (Unkapanı) dâhilindeki Şazeli tekkesi", “Şazeli Âsitanesi” gibi isimlerle de anılmaktadır.
Balmumcu el-Hac Ahmed Ağa ibni Halil ibni Receb tarafından yaptırılarak vakfedilmiştir. 9 Rebiülahir 1208 (15 Ekim 1793) tarihinde vakfiyesi hazırlanmıştır (Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Tekâyâ ve Zevâyâ Defteri, no: 109, s. 2, sıra 15). Bu tarihe göre bu tekke, İstanbul’da kurulan ilk Şâzelî Tekkesi’dir. Bu tarihten kısa bir süre sonra da Alibeyköy’deki Şâzelî Tekkesi kurulmuştur.
Tekke arsasında mescid, yemekhâne, mutfak, mahzen, ev, su kuyusu, meyveli ve meyvesiz ağaçların yer aldığı bahçe vardı. (VGMA, Tekâyâ ve Zevâyâ Defteri, no: 109, s. 2, sıra 15).
Zikir günü perşembe idi.
TEKKENİN ŞEYHLERİ
Bazı araştırmalarda, tekkenin ilk şeyhlerinin isimleri farklıdır. Muhtemelen bunun sebebi, Hacı Ahmed Ağa tarafından hazırlanan tekkenin vakfiyesidir. Çünkü tekkenin tevliyeti (vakıf mütevelliliği) ayrı, meşihatı (şeyhlik makamı) ayrıdır. Vakfın mütevelliliği Hacı Ahmed Ağa ve vefatından sonra onun evlad nesline, şeyhlik ise Seyyid Ahmed Efendi’ye ve vefatından sonra onun halifelerine tahsis edilmiştir.
Evladı olmayan Hacı Ahmed Ağa’nın vefatından sonra, vakfın mütevelliliği, erkek kardeşinin oğlu Mehmed Salih Efendi’ye geçmiştir. Bazı araştırmacılar el-Hac Mehmed Ağa’yı ve yeğeni Mehmed Salih Efendi’yi yanlışlıkla tekkenin ilk şeyhleri olarak kaydetmişlerdir.
Tekkenin ilk şeyhleri şunlardır:
1- Seyyid Ahmed (Şem’î) Efendi:
Şâzeliyye tarîkatından Üsküdar’da medfûn Şeyh Hüseyin Kudsî Efendi’nin halifesidir. Üsküdarlıdır. 1231/1815 (1239/1823 veya 1826 yılında) hacca giderken yolda vefat etmiştir. Beyne’l-Haremeyn’de medfûndur.
Tekke içinde, Sultan III. Mustafa'nın kızı Hatice Sultan tarafından 1816'da 160 adet kitaptan oluşan bir kütüphane kurulmuştur. Kütüphane 1928'de Süleymaniye Kütüphanesi'ne devredilmiştir.
2- Hafız Hüseyin (Şem'î) Efendi (ö.?):
Şeyh Ahmed Efendi'nin bir yakınıdır. Kısa süreli postnişinlik yapmıştır.
3- Seyyid Hafız Abdürrezzak Efendi (27 Safer 1247 / 7 Ağustos 1831):
Ahmed Şem'î Efendi'nin halifesidir. Arabistanlı olup müfessir ve muhaddisti. Unkapanı’nda Üç Mihraplı Câmii orta mihrabı önünde medfûndur. Mezar taşında ta‘lik hatla şunlar yazılıdır:
“Hüve/ tarîkat-ı aliyye-i Şâzeliyye’den ârif-billah, vâsıl-ı irsâl ilâ rabbihi olan, tarîk-i Şâzelî Âsitânesi şeyhi kutbu’l-ârifîn merhûm ve mağfûr ilâ rahmeti Rabbihi’l-Gafûr el-Hâc es-Seyyid eş-Şeyh Abdurrezzak Efendi kuluna ve müminîn-i müminâta rahmet eyleye rızâen lillahi’l-Fâtiha fi 27 S 1247.”
4- Seyyid Mehmed Kâmil Efendi (ö. 1256/1840):
Yeşil Tulumba’da tarik-i Rifâiyye’den Şeyh Halim Efendi’nin biraderidir. Kasımpaşa’da Doymazdere civârında İdris-i Muhtefî hazretlerinin kabri yanında medfûndur. İlk önce Abdürrezzak Efendi’nin küçük oğlu Mehmed Nureddin’in yerine vekâleten postnişînlik yapmıştır. Daha sonra asaleten şeyh atanmıştır.
Ulemadan Hacı İsmail Bey (ö.1840) adında bir zat tekkeyi tamir ettirmiştir.
5- Abacı Hafız Mehmed Efendi (ö. 27 Receb 1280/ 7 Ocak 1864):
"Şeyh Abacı Hafız", Rumelili olduğu için "Şeyh Mehmed-i Rumi" olarak da bilinmektedir. Hasirizade Tekkesi şeyhi Mustafa İzzi Efendi'ye Şazeli icazeti vermiştir.
Tekkede medfûndur. Şâzelî tâc-ı şerîfi bulunan, beyaz mermer ve ta‘lik hatlı düz yazılı mezar taşında şunlar yazmaktaydı:
“Hüve’l-Bâkî
Balmumcu Hankâhı’nda nice … ve mâh
Âsitân-ı dergehi olmuşdu nâsa kıblegâh
pişvâ-yı merd-i meydân tarîk-i Şâzelî
vâkıf-ı ilm-i ledün pîr-i kerâmet hankâh
sîne-i bî-kîniyye-i irfân-ı Hak
Hâfız-ı nazm-ı celîl hem hâce-i pür-intibâh
tekye-i nâsutları kat-ı alâyık eyleyip
hankâh-ı âlem-i lâhûta rû-be-râh
iftirâkında “emr-i zâikai” sanma giryândır zemîn
ağlamakdan kan akıtdı gözlerinden mihr ü mâh
hâsılı bir cevher-i nâyâb idi gitdi dirîğ
kasr-ı Firdevs yerini ede dâim cilvegâh
söyledi târîhini rûz görüp
Şeyh Mehmed rûhu şâdân ola her dem yâ ilâhî
fi 27 B 1280”.
6- el-Hac Mehmed Salih Efendi (6 Rebiülevvel 1282 / 30 Temmuz 1865):
Abacı Şeyh'in halifesidir. Deri ve kundura tüccarı olduğu ve bu yüzden “Tâcir Sâlih Efendi” diye tanındığı rivâyet olunmaktadır. Bir zamanlar tekke haziresinde yer alan dört terkli Şâzelî tâcı bulunan mezar taşında şunlar yazmaktaydı:
“Yâ hû
Hankâh-ı Şâzelî’de postnişîn bir zât idi
dergeh-i Firdevs’e rıhlet eyledi bî-intibâh
tekye-i kevn-i mekândan tecrîd eyleyip
Hû deyip ol milk-i lâhûtu edindi cângâh
bendegân-ı Şâzelî oldu yetîm …
tâ kıyâm-ı haşre dek hiç sâkin olmaz âh vâh
nâle-i müzyâd âh cângâh-ı sâlikîn
eyyâm giysin bu halk eğnine bir sevb-i siyâh
dürr gibi kân yâş döküp yazdım atâ tarihin
kapıldı Şeyh Sâlih Efendi dergeh-i adn-i penâh
6 Rebiülevvel sene 1282”.
28 Cemaziyelahir 1283 (7 Kasım 1866) tarihinde Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti’ne yazılan bir belgede tekkenin harap ve tehlikeli halde olması dolayısıyla ve Evkâf-ı Hümâyûn Hazinesi’nde 60.000 kuruşdan fazla akçesi bulunduğundan tamirin gerçekleşmesi için pâdişâhın irâdesine sunulmuştu (BOA, MVL. 514/45).
7- el-Hac Mehmed Emin Efendi (ö.1325/1907):
1252 (1836-37)'de İstanbul'da doğdu. Şeyh Mehmed Salih Efendi'nin oğlu, Alibeyköy Tekkesi şeyhi Hasan Tahsin Efendi'nin kardeşidir. Babası gibi deri ve kundura ticareti yaptığı rivâyet edilmektedir. 3 Ramazan 1302 (16 Haziran 1885) tarihli bir belgeye göre tekke o sıralarda meydana gelen bir yangın sonucu yanmış ve dönemin postnişîni Hacı Emin Efendi tarafından tekkenin yeniden inşası gündeme gelmişti. Yangında dergâhın idâresi için inşa edilmiş olan iki odalı kirâhâne (iki kiralık ev) ile dört dükkan da yanmıştı. Dergâhın Hazine-i Evkâf-ı Hümâyûn yardımıyla ve evkâf gelirleriyle hemen inşasına karar verilmiştir. 26 Muharrem 1304 (25 Ekim 1886) tarihli arşiv belgesine göre dergâh tamir edilmiştir.
1886 tarihli bahçe giriş kapısı üzerindeki tamir kitabesinden anlaşıldığı üzere II. Abdülhamid tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Hazireye ne olduğu ise bilinmemektedir.
Tekkenin günümüze ulaşan mescid-tevhidhânesinin mihrap duvarının dış kısmında dikdörtgen bir levha bulunmakta ve üzerinde, “Ya Seyyidina el-İmam Ali Ebu'l-Hasen eş-Şâzelî. sene 1303” (1885-86) yazmaktadır. Güney tarafındaki giriş kapısının (cümle kapısı) üzerinde ise ta’lik hatla yazılmış, 1886 senesine ait, manzum ihyâ kitabesi yer almaktadır. Kitabenin ortasında hattat Sami Efendi’nin eseri olan Sultan II. Abdülhamîd’in tuğrası bulunmaktadır.
Kitabede şunlar yazmaktadır:
“Oldu yine şâh-ı cihânın lutf u ihsânı bedîd
yanmışdı inşâ etdi bu dergâhı şâh Abdülhâmîd
âfâkı etdi müstefîd/ ol necl-i Abdülhamîd
hayra muvaffık rahmi çok bir dâver-i âlî nejâd
zikr etsin aşkullah ile bunda hemân şeyh ü mürîd
ehl-i kulûbu kıldı şâd/ gelsin dile zevk-i cedîd
verdi huzûr ehl-i dile lutfuyla ol hayru’l-mülûk
dâim ana himmet ede rûh-ı cenâb-ı Bâyezîd
cân buldu erbâb-ı sülûk/ Hakk ömrünü kılsın mezîd
Râşid güher târih mi etse sezâdır sâlikân
yapdırdı ra‘nâ Şâzelî Dergâhını Sultan Hamîd
ez cân u dil vird-i zebân/ her yevmi yâ Rab olsun
ıyd 1304”.
8- Mehmed Salih Efendi:
Önceki postnişin Şeyh Mehmed Emin Efendi'nin oğludur. 1334/1918 senesinde tekkenin postnişîni Şeyh Sâlih Efendi idi
9- Mehmed Şem'î Efendi (ö. XX. yüzyılın başı):
Şeyh Mehmed Salih Efendi'nin oğludur. 1341/1925 yılında tekkenin postnişini oldu. Henüz çok küçük yaşta olduğu için, yerine Bekir Sâdık Efendi niyâbet etmekteydi.
10- Çerkeşli Hafız Bekir Sadık Efendi:
1925'ten sonra postnişin olmuştur. Arab Câmii’nde, Unkapanı Şâzelî Dergâhı’nda, Elvanzâde Câmii ve Kantarcılar Câmii’nde Cumhuriyetin ilk yıllarında 1341-1343/1922-1925 yılları arası Ramazan aylarında öğle ve ikindi vakitlerinden önce vaiz olarak görev yapmıştır.
İstanbul Tekkeleri Nüfus Vukuatı Defteri'ne göre ise, Şeyh Mehmed Emin Efendi'den (yukarıdaki listede 7. sırada) sonra oğlu değil, kardeşi Hasan Tahsin Efendi bu tekkede postnişin olmuştur. Hasan Tahsin Efendi'den sonra ise Çerkes 1269 (1852-53) doğumlu Derviş Hüsrev bin Abdullah postnişin olmuştur. Ancak doğrusu şu olabilir: Tekkede son dönemde Şeyh Mehmed Emin Efendi, kardeşi Hasan Tahsin Efendi, diğer kardeşi Osman Salih Efendi ve derviş Abdullah oğlu Çerkez Hüsrev ikamet etmekteydiler (A. Nazih Galitekin, Osmanlı Kaynaklarına Göre İstanbul Câmi, Tekke, Medrese, Mekteb, Türbe, Hamam, Kütüphâne, Matbaa, Mahalle ve Selâtîn İmâretleri, İstanbul, İşaret Yayınevi, 2003, s. 323).
Tekkenin zikir günü Perşembe idi. 1335/1917 senesinde tekke mamur haldeydi ve tekkede Perşembe günleri zikir yapılmaya devam ediliyordu (Galitekin, s. 250).
1338/1920 yılında ait bir gazetede yer alan haberde “Yeşil tulumba karşısında yer alan” bu tekkede her hafta Perşembe geceleri yatsı namazından sonra yarım saat devam etmek üzere hikemî ve ahlâkî dersler takrîr olunacaktır (yapılacaktır-okutulacaktır), bilgisi yer almaktadır.
Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında 1925’te kapatılan tekke bir müddet sahipsiz kalmış, berduşların barınağı olmuş, Halk Partisi Lokali olarak kullanılmış, daha sonra Vakıflar idaresi tarafından şahıslara kiraya verilmiş ve uzun yıllar gazino, Zeyrek Spor Kulübü lokali ve kahvehâne olarak kullanılmıştır. Tekkenin mescid-tevhidhanesi dışındaki bölümleri zamanla yok olmuştur.
M. Şevket Eygi burayla ilgili şu bilgileri nakletmektedir: “Merhûm Şeyh Safer Efendi’nin, “Bu tekkeyi eğlence yeri yapanların hiç biri iflâh olmadı. Kimi tepe üstü düştü, kiminin başına bin türlü bela ve musibet geldi...” dediğini duymuşumdur. Nihayet Vakıflar hakka ve doğruya döndü de bir minare eklenerek bu kudsî ve ulvî mekan, içinde yine Allah’ın anıldığı Yaradan’a namaz kılınan, niyaz edilen bir yer haline getirildi” (M. Şevket Eygi, Yakın Tarihimizde Câmi Kıyımı, İstanbul, Bedir Yayınevi, 2003, s. 317-318).
1988 yılında mahkeme kararı ile tahliye ettirilmiştir. Fatih Müftülüğü'nün organizesiyle Osman Nuri Topbaş’ın maddi ve manevi yardımlarıyla mescit-tevhidhâne yeniden inşa ve ihya edilerek 1989 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde ibadete açılmıştır.