Şazelîliğin İstanbul'da yayılmaya başladığı dönemde (18. yy'ın sonları) bu şehre özgü tekke musikisi, beste ve icra olarak en üst düzeye ulaşmış bulunuyordu.
Çok farklı bir kültür çevresinden gelen Şazelîliğin musikisinde ise, söz konusu tarikat aslında Berberî kökenli olmasına rağmen, Mısır'da çok yayıldığından bu ülkenin musikisi ağır basmaktaydı. Nitekim İstanbul'da faaliyet gösteren üç Şazelî tekkesinde de bu tarz musikinin icra edildiği bilinmektedir.
Şazelî ayininde en çarpıcı özellik, şeyhin özel bir biçimde avuçlarını birbirine vurarak zikri idare etmesidir. Zikir halkasının ortasında bulunan şeyh başını arkaya atarak kollarını dümdüz ileriye uzatıp el çırpar. Bütün zikir sesini bastıracak kadar fazla ses çıkaran bu el çırpma özel bir maharet ister.
Şazelî zikir ayini, kıyami (ayakta yapılan) zikir usulündedir. Ancak, Kadirî, Rıfaî, Sa'dî gibi diğer kıyami tarikatların ayinlerinde olduğu şekilde saf halinde değil, iç içe çemberler halinde zikir halkaları oluşturularak ayakta durulur. Zikir sırasında vurmalı sazlar kullanılır ve "Şazelî şuulleri" denilen, özel tarzda bestelenmiş, Arapça güfteli ilahiler okunur. Alibeyköy'deki Şazelî Tekkesi şeyhi Tahsin Efendi, İstanbul'da bu türün en önemli icracısıydı. Saraçhanebaşı'ndaki Haydarhane Tekkesi şeyhi Hafız Ahmed Efendi, Kasımpaşalı Şeyh Cemal Efendi gibi musikişinaslara da Şazelî şuullerini öğretmişti. Ertuğrul Tekkesi şeyhleri olan üç kardeş Hamza Zafir (ö. 1903), Muhammed Zafir (ö. 1904) ve Beşir Zafir (ö. 1909) efendilerin meşihatlarında, Yahya Efendi Tekkesi zâkirbaşısı hattat Hacı Nuri Efendi bu tekkede zâkirlik eder, Şazelî şuulleri okurdu.
Kaynak:
Ömer Tuğrul İnançer, "Şazeli Zikir Usulü ve Musikisi", Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt: 7, s. ??