* Tekke Farsça bir kelimedir; "dayanılacak yer" demektir.
* Tekke, Arapça “tekye” kelimesinin galatıdır.
* Tipik bir tekkelerde; a) derviş odaları/hücreleri, b) mutfak, c) mescid, d) tevhidhane/semahane, e) kütüphane, f) halvethane/çilehane, g) mezarlık ve türbe bulunur.
* Osmanlı Devletinin kuruluş döneminde, tekkeler sosyal, ekonomik, moral, ilmî, hatta siyasî fonksiyonlar icra ediyorlardı.
* Küçük tekkelere "zaviye", büyüklerine "hânkâh", "dergah", merkezi pozisyonda olanlara da "âsitâne" denir.
Zaviye < Tekke / Dergâh < Han(e)gâh < Âsitâne
Tekke ve zaviyeler, bir hankâha bağlı / kayıtlı olurlardı.
Zaviyeler, büyük yerleşim alanları dışında, küçük köy ve kasabalarla yollar üzerinde açılıyordu.
* Dergâh, Farsça “kapı eşiği”, “sığınılacak yer” anlamındadır. Tarikat mensubu şeyhlerle, dervişlerin ikâmetgâhı olan büyük tekkelere dergâh denir.
* Âsitâne, Farsçadır. Büyük ve merkez dergahlar / tekkeler için kullanırdı. Özellikle, tarikat pirinin kaldığı veya medfun olduğu tekkedir. Âsitâne, hangahların bağlı olduğu merkezdir.
* Tekke, bir tür eğitim kurumudur. Tekkeler tarikatların tasavvufi eğitim-öğretimi gerçekleştirdikleri mekandır.
* Dünyanın değişen şartları sebebiyle bugün İslâm âleminin muhtelif yerlerinde toplum hayatının dışına çıkarılan tasavvufî hareket, uyumlu özelliğiyle müesseselerinden [tekke/dergah yapılarından] fedâkârlık yapsa da, toplumun gündeminde kalmaya devam etmektedir. Türkiye’de tekkelerin kapatılmasından bir asra yakın süre önce Kuşadalı İbrahim Efendi (ö.1262/1845)’nin dergâhlarla ilgili değerlendirmesi ilginçtir. Kuşadalı, bir kaza sonucu yanan tekkesini yeniden inşa etmek isteyenlere engel olmuş, sebep olarak da “tekkelerden feyzin kaldırıldığını ve tekke devrinin kapandığını” söylemiştir. (
* Türkiye'de tekkeler, 1925’te çıkan 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun” ile kapatıldı.